Yazar: Samet Aksuoğlu
Van Depremi sonrası şehre geldim. Bir de baktım taziye çadırı var, maç izleme çadırı var, Barış Anneleri çadırı var, halkların kardeşliği çadırı var… “Eee, çocuk etkinlik çadırı niye yok? diyerek üç ay süren destansı bir sergüzeşte giriştim.
Minik zihinlerin depreme dair imgelerle dolu kafalarını boşaltabilecekleri çocuk etkinlik çadırlarını kurguladım. Sağ olsunlar, tüm bölge belediye başkanları ayrı ayrı yardımcı oldular. Batman belediye başkanı gözlüklü bir abi vardı, o ayrı bir kraldı. UFO lazım demiştim, şakkadanak göndermişti.
Konuşmanın olmadığı stop motion kısa filmler izlettim çocuklara. Filmler izlendikten sonra, izleyen tüm çocuklarla filmdeki kavramların analizini yapıyorduk, sonra onlar bu kavramlar ve filmlerden aldıkları ilhamlarla imgesel resimler çiziyorlardı. Bu, bahsettiğim üç aşamalı metodla, yüzlerce çocuğun binlerce resim yapmalarina aracı olacak destansı bir süreçti ve sonradan şimdi “kinosiklet” diye adlandırdığımız fikrin ilk örneğiydi.
Hatta bu sürecin içinde öyle destansı alt süreçler vardı ki sinema perdesini, projeksiyon cihazını, bilgisayarı ve 5kw’lik honda jenaratoru bisiklet remorkuna yükledim. Ocak ayında,her yer karla kaplıyken merkezdeki çocuk etkinlik çadırlarında yaptığım çalışmaları, Van’ın uzaktaki köylerine de götürmeye kalkıştım.
Oldu mu peki? Gürpınar civarında, “dünyanın ilk sulama kanalı” dedikleri Şamransu yakınlarında kara saplanip, bir de eksi 30 derecede donmasaydım, olabilirdi.
Ama merkezdeki çadırlarda yapılan resimler, ben Van’dan ayrıldıktan sonra, depremin birinci yılında, Van merkezdeki sanat sokağında sergilenmiş.